Kettle’da kaynayan suyun sesi hayaller aleminden çekip çıkarmıştı Rıza’yı. Bilinci tekrar dünya ile buluştuğunda neyi düşünmekte olduğunu unutmuştu bile. En üst çekmeceden üçü bir arada kahve poşetlerinden birini aldı ve boş fincanın içine boşalttı. Ardından kettle’a uzanıp umursamaz bir şekilde fincanı ağzına kadar doldurdu.

Kahvesiyle birlikte kapının önüne çıkarken ne ara üçü bir arada kahveye alıştığını sorguluyordu. Hayallerindeki Rıza çeşit çeşit filtre kahvenin tadına bakan, çevresindekilere bu konuda ilham olan biriydi. Ama bir türlü hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatı bulamamıştı. Bulunduğu noktada kimseyi suçlayamazdı ama biraz uğraşsa herkesi de suçlayabilirdi aynı zamanda.

Her şey 2 yıl önce aklına gelen bir fikirle başlamıştı. Farklı konsepti olan bir internet kafe açıp oyun meraklılarını cezbecekti. Kaliteli bir ortam yaratıp, e-spor dünyasının yeteneklerini ağırlayacaktı. Kim bilir belki de bir sonraki LOL şampiyonu GameZ Gaming Center’dan çıkacaktı.

Tüm planlarını yapmıştı. Kafeye farklı konsept katan en büyük özelliği, tüm oyun bilgisayarlarının laptop olmasıydı. Geniş bir alana yayılmış son teknoloji oyuncu laptopları, hem oyunculara konforlu bir alan sunacak hem de kafe müşterileri istedikleri zaman yer değiştirebileceklerdi. Bir de bu ortamı saran kalite kahve kokusu atmosferi tamamlayacaktı.

Detaylı bir araştırmanın ardından en iyi oyun laptoplarının Monster‘lar olduğuna emin oldu. Yeni bir konsept ve farklı bir fikir Rıza’ya cesaret vermişti. Monster Notebook yöneticilerinden birkaçına birkaç kez ulaşmayı denedi. Fikrini ayrıntılarıyla anlatan bir dosya da hazırlamıştı. Yeterince ısrarcı olursa bir geri dönüş alacağına ve bu internet kafeyi Monster Notebook sponsorluğunda açacağına inancı tamdı.

Israrlarının sonucunda bir yetkiliden cevap alabilmişti. O gün yeni bir hayatın başlangıcı gibi hissetmiş oluşuna şimdi aptallık olarak bakıyordu. özene bezene hazırladığı raporu gönderdikten sonra beklediği dönüşün olmaması biraz cesaretini kırmıştı. Ama vazgeçmeyi düşünmüyordu. 1 ay boyunca tekrar tekrar yazdı. Yine de herhangi bir geri dönüş alamadı. Sonunda aldığı geri dönüş ise farklı hayaller kurması gerektiğine ikna etmişti Rıza’yı:

“Merhabalar Rıza Bey,

Hayallerinize ve fikirlerine Monster Notebook’u dahil etmeniz bizleri ziyadesiyle memnun etti. Fakat Monster Notebook şu anda böyle bir sponsorluk yapmaya ihtiyaç duymuyor. Umuyoruz ki işinizde başarılı olursunuz.

Sizlere kusursuz bir gelecek dileriz.

Sponsorluk anlaşması yapamayacağını anladıktan sonra fikrini ve bütçesini yeniden gözden geçirdi. Elinde hatrı sayılır bir birimi olmadığı için kredi çektiği takdirde nasıl bir ödeme planı olacağını hesaplamaya başlamıştı. Hesaplamalarının ardından hayalindeki ortamı hemen yaratamayacağını fark etmişti. Önce laptopların bir kısmını alacak, ardından geri kalan ihtiyaçları işini büyütürken karşılayacaktı.

İnternet kafenin ilk açıldığı gün çocuklar gibi mutluydu. Fincanı masanı üzerine bırakırken gözlerinin dolduğunu fark etti. Tabi ki sokağın ortasında ağlamayacaktı. Sigarasını yakıp derin bir nefes aldı. Artık o hevesinden ve inancından geriye herhangi bir kırıntı kalmadığına üzülüyordu. Vazgeçtiği hayallerini yasını tutuyordu.

Kafenin açılışının ardından bir anda her yerin oyuncularla dolmayacağını biliyordu ama bir yandan da içi kıpır kıpırdı. Bir anda öyle bir ortamın oluşacağına inanmadan duramıyordu. Bir hafta oldu, iki hafta oldu, 1 ay oldu müşterilerinin sayısı hep kısıtlı kaldı. Kazandığının tamamını vergilere ve kredi borcuna ödediği için işi hariç kendisi için hiçbir şey de yapamaz olmuştu.

Oyuncular için mükemmel bir ortam yaratmayı planlarken, standardın ötesine ulaşamamıştı bir türlü. Kazandıkça o ortam için gerekli yatırımları yapmayı planlamıştı ama o yatırımı yapacak parayı hiç kazanamadı. Bugün geldiği noktada da artık kredisini ödemek için çalışan, biraz fazla kazanırsa da hayatın zevklerinden ufak bir ısırık alabilmek için küçük fedakarlıklar yapan birine dönüştü. Vizyonu geniş olsa da elinde doğru elementlerin olmadığına inanarak kendini avutuyordu Rıza.

Bu noktaya varmasının nedeni olarak kimseyi suçlayamıyordu. Monster onun gibi birine herhangi bir şey kanıtlamadan yatırım yapacak bir marka değildi, bankalar tabi ki o yüksek faiz oranlarıyla kredi vermek zorundalardı, devlet de elbette vergilerden muaf tutmazdı Rıza gibi sıradan bir girişimciyi. Ama öte yandan her birini suçlamadan da edemiyordu. Biraz yardımları dokunsa şu an bambaşka bir noktada çok daha büyük ve güzel hayaller kuruyor olabilirdi.

Rıza’nın en çok moralini bozan da, zamanında arkadaşlarına ben girişimciyim internet kafe işletmecisi değil derken, şimdi tam olarak internet kafe işletmecisi olmasıydı. Utanmasa, 20₺’ya format atılır ilanı bile asacaktı camın üzerine.

Sigarasını bitirdikten sonra kahve fincanını masanın üzerinde unutup tekrar içeri döndü. Masasına oturduğunda internet kafenin müdavimi olan abaza askerlerden birinin laptopu kolunun altına almış, kuytu bir köşeye geçmeye çalıştığını gördü. Bunlara izin vermemesi gerektiği düşünürdü hep ama onlar da gelmese ay sonunu getiremeyecekti. Elemanla kısa bir süreliğine göz göze geldikten sonra gözlerini aylık hesapların olduğu excel tablosuna çevirdi. Büyük ihtimalle onun farklı amaçları için kullanacağı tuvalet kağıdının başka bir yaprağıyla akşam göz yaşlarını silecekti. Hayatın kendisine sunduğu bu ironiye hafifçe gülümseyerek günlük işlerine geri döndü.